Ana içeriğe atla

Mini Mini Bir Devlet: Bir Minarşizm Eleştirisi

Giriş

Minarşizm kelimesi, minimum (en düşük) ve archy (iktidar, egemenlik, otorite, devlet) kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. Türkçe karşılığı, pek Türkçe olmasa da minimal devlet (minimal state, minimal goverment), olarak çevirilebilir.

Minarşizm ideolojisinin öngördüğü devlet toplumu değil bireyi önceler yani bireyci bir anlayışa sahiptir. Yüzölçümü, nüfus gibi niceliksel unsurlarda fiilen uygulanması konusunda bunlarında minimum düzeyde olmasına yönelik görüşler olsa da bunlardan ziyade egemen iktidarın otoritesi gibi niteliksel unsurlardan ve devletin işlevlerinin uyuşmazlıkları çözmek yani hukukun üstünlüğünü sağlamak, kamu düzenini sağlamak gibi temel işlevler olmasını öngören bir ideolojidir.

Bu bakımdan diğer işlevlere devlet müdahil olmamalı ve ilgili diğer işlevler (eğitim, sağlık, ticaret vb.) bireylerin kontrolünde olmalıdır. Minarşistler; genellikle vergilerin düşük olmasını, ticaretin serbestleştirilmesini, devletin mümkün olduğunca az sayıda işlevi yerine getirmesini, devletin piyasa ekonomisine müdahale etmemesini savunurlar.

Minimal Devlet - Jandarma Devlet Kıyası ve Minimal Devlet'in Uygulanamazlığı

Minimal devlet anlayışı yine liberal görüşün başka bir devlet anlayışı olan jandarma devlet anlayışına oldukça benzemektedir zira tıpkı minimal devlet anlayışındaki gibi jandarma devletin görevi kamu düzenini sağlamak, uyuşmazlıkları çözmek ve dış tehlikelere karşı tebaayı korumaktır. Ancak iki devlet devlet anlayışını otoritenin gücü bakımından kıyaslayacak olursak jandarma devletin sosyal hayata müdahalesi minimal devlet anlayışına göre daha sıkıdır. Zira jandarma devlet anlayışında güçlü bir kolluk öngörülür keza jandarma kelimesinin anlamı silah tutan adam anlamına gelmektedir.

Jandarma devlet anlayışındaki kolluk eğer aşırı güçlenirse bu kolluğun bireylerin hayatına müdahalesi artacak o zaman özgür bir toplum yapısından söz edilemeyecek hatta bireylerin özgür olduğu bir devlete nazaran askeri yönetimin olduğu bir stratokrasi (askeri yönetim) ortaya çıkacaktır. Minarşizm, jandarma devletin aksine bu kadar güçlü bir kolluk kuvveti öngörmez ancak bu sefer de pasif bir kolluk olur ve ilgili kolluktan iç ve dış tehditlere karşı etkili bir koruma beklenebilir mi? Minimal devletin kolluğunun bu kadar pasifize edilmiş olması neticesinde ilgili minimal devlet başka devletlerce kolonize edilmez mi? Devletin minimalize edilmiş olmasından dolayı özgürlüğün sağlanması konusunda ilgili kolluk kuvvetine güvenilebilir mi?

Minarşistler, devleti hukukun uygulayıcısı yani uyuşmazlıkların çözücüsü konumunda görürler ancak ilgili uyuşmazlık devletin karışamaması gereken alandaysa yani örneğin; ticaretle, eğitimle ya da sağlıkla ilgiliyse ve bu uyuşmazlıkları da çözecekse o zaman bu alanlarda devletin pasif olduğu ve sadece bireylerin insiyatifinin olduğunu söylemek sadece teoride kalacaktır. Eğer bu konudaki uyuşmazlıkları devlet çözmeyecekse o zaman ihkakı hak olur yani bireyler devletin karışamayacağı alanlardaki uyuşmazlıkları kendileri çözer ya da çözmeye çalışır-tabii bu çözümler adalete ve hakkaniyete pek uygun olmaz-.

Bu durum; devletin hukukun sağlayıcısı olmasıyla, asayişi sağlayıcı olmasıyla çelişir. Ayrıca eğitim, sağlık ve ticaret gibi devletin karışamayacağı alanlar; güçlü bireylerin tahakkümü ve tekeli altına girer bu durumda özgür ve serbest bir piyasadan söz edilemez. Yani minimal devlet anlayışının sosyal adaleti sağlamakta nasıl başarılı olacağı muğlaktır.

Büyük Balık Küçük Balığı Yutar: Küçük Devletin Büyük Devletlere Yem Olması

Bir minarşist devletin yalnızca temel işlevlerle sınırlı olması, onu hem iç hem de dış tehditlere karşı savunmasız hale getirebilir. Bu küçük devletler için, büyük devletlerin baskısı ve müdahaleleri karşısında güçsüz kalma ihtimali oldukça yüksektir.

Minarşizmde devletin rolü sınırlıdır ve bu da genellikle savunma bütçesinin küçülmesi anlamına gelir. Küçük devletlerin orduları sınırlı olabilir, bu da onları daha büyük askeri güçlere karşı savunmasız bırakır. Büyük devletler, askeri gücünü kullanarak bu tür zayıf devletleri kolayca etkileyebilir ya da kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilir.

Minarşizmde devletin ekonomik müdahaleleri sınırlıdır ve serbest piyasa hakimdir. Bu; küçük devletlerin, büyük ekonomilere ve uluslararası şirketlere karşı daha bağımlı hale gelmesine yol açabilir. Büyük devletler bu ekonomik bağımlılığı kullanarak küçük devletlerin kararlarını şekillendirebilir ve böylece onları kendi çıkarlarına hizmet etmek için "yem" olarak kullanabilirler. Yani ilgili minimal devletin ekonomisinin büyük devletlerin güdümünde olabilir.

Küçük devletler, dış politikalarda daha güçlü devletlerle karşılaştırıldığında daha zayıf pozisyonlardadır. Minarşizm, dış politikada çok aktif olmamayı savunsa da dış tehditlerle karşılaşıldığında bu devletler çok daha kolay hedef haline gelir. Büyük devletler, küçük devletlerin zayıflığından faydalanarak bölgesel egemenlik kurabilir veya kendi stratejik çıkarlarını uygulayabilirler. Rusya ve Ukrayna örnek olarak verilebilir.

Küçük devletlerin, büyük devletlerin kültürel ve ideolojik etkileriyle şekillenmesi olasılığı da vardır. Özellikle güçlü medya ve kültürel etkilerle, büyük devletler küçük devletlerin toplumsal yapısını, değerlerini ve ideolojilerini yönlendirebilir. Bu da minarşist devleti daha da savunmasız hale getirebilir. İtalya ve San Marino örnek olarak verilebilir.

Küçük devletler, büyük devletlerin hegemonyası altında sürekli olarak dış müdahalelere uğrayabilir. Bu müdahaleler, yalnızca askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi düzeyde de olabilir. Minarşizm, devletin bu tür dış müdahalelere karşı zayıf kalmasına neden olabilir, çünkü devletin güçlü bir dış politika stratejisi ve savunma mekanizmaları yoktur.

Zannımca; minarşizm, Devlet Paradoksu: Bir Anarşizm Eleştirisi başlıklı yazımda anarşizme yönelltiğim eleştirilere benzer olacak şekilde son derece optimist, romantik, ütopik ve idealist bir ideolojidir. Ne kadar autarkik (kendi kendine yeten) ve izole (içe dönük) bir devlet oluşturulmaya çalışılsa da eninde sonunda başka devletin minimal devletin içişlerine müdahaleleri, minimal devletin kolluğunun asayişi sağlayamaması gibi nedenlerle otoriter, totaliter, kolonize edilmiş (sömürgeleştirilmiş) ya da başka devlete veya başka devletlere bağlı bir devletin ortaya çıkması neticesine sebep olacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anayasa’ya Karşı Hile: Hakkın Kötüye Kullanımının Yasağı Bağlamında Bir Değerlendirme

Giriş Anayasa’ya karşı hile; aslında kanuna karşı hilenin bir türüdür, vice versa da mümkün. Bir başka ifadeyle, Anayasa’nın açıkça yasakladığı bir sonucun, Anayasa'nın izin verdiği yollar kullanılarak elde edilmeye çalışılmasıdır. Tanımı daha genel çerçevede ele aldığımızda, anayasa kelimesi yerine “kanun” kelimesini koyduğumuzda karşımıza klasik “kanuna karşı hile” kavramı çıkar 1 . Hakkın Kötüye Kullanımının Yasağı İlkesi Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi, “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü içerir. Kanuna karşı hile ve onun anayasal düzeydeki yansıması olan anayasaya karşı hile de bu kapsamda değerlendirilebilir. Buradaki temel kriter, bir hakkın “tabiatına aykırı olacak şekilde” başkalarının aleyhine kullanılmasıdır. Ancak her aleyhe sonuç, hakkın kötüye kullanıldığı anlamına gelmez. Örneğin, bir alacaklının borçludan alacağını istemesi borçlu aleyhine sonuç doğurur ama bu hakkın kötüye kullanımı değildir; çünkü alacak hakkı ta...

Her Cumhuriyet Bir Demokrasi Midir?: Cumhuriyetin Mahiyetine İlişkin Birtakım Şeyler

Giriş Sahi, bu “cumhuriyet” dediğimiz şey nedir ki böylesine dillere pelesenk olmuştur? Cumhuriyetin doğuşu, esasen monarşilere karşı bir tepki hareketidir ve bu kavram ilk kez Roma devleti tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Roma Krallığı, Roma Cumhuriyeti yahut Roma İmparatorluğu demiyorum; “Roma devleti” diyorum, zira Roma öyle bir siyasal yapıdır ki bu üç farklı yönetim biçimini de tecrübe etmiştir. Roma’da ihdas edilen bu rejim, Latincedeki res publica terimiyle ifade edilmiş ve zamanla Batı dillerine sirayet etmiştir. Türkçeye “halka ilişkin şeyler” ya da “kamusal olan” şeklinde çevrilebilecek bu kavram, özünde monarşinin karşıtı olarak tezahür etmiştir. Cumhuriyet ≠ Monarşi Roma, başlangıçta Etrüsk kökenli bir hanedanın egemenliğinde bir krallıktı; ardından bu rejim yıkılmış ve onun zıddı olan res publica ortaya konmuştur. Ancak burada sormamız gereken asıl soru şudur: Cumhuriyet yalnızca bundan mı ibarettir? Yani bir siyasal rejime “cumhuriyet” diyebilmemiz için onu yalnı...

Devlet Paradoksu: Bir Anarşizm Eleştirisi

Giriş Anarşizmi yermeden önce anarşizmin ne olduğundan bahsedelim. Anarşizm kelimesinin kökeni Yunancaya dayanır. Yunanca anarkhia, olumsuzluk eki “an” ile yönetici, otorite ve iktidar anlamlarına tekabül eden “arkhos” sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Türkçeye ise “yöneticisizlik” veya “otoritesizlik” olarak çevrilebilir. 1 XIX. yüzyıla kadar aşağılayıcı bir anlam taşıyan bu kavramı siyasi görüşlerini nitelemek için olumlu anlamda ilk kez kullanan kişi Pierre-Joseph Proudhon olmuştur. Proudhon’a göre, iktidarın olmadığı bir toplum hem mümkün hem de arzu edilebilir bir seçenektir 1 . Çeşitli anarşist düşüncelerin tanımlarındaki ortak yön, “özgür insanlardan oluşan özgür bir toplum ideali” olarak özetlenebilir. Bu ideale, en başta devlet olmak üzere bireyin özgürlüğünü kısıtlayan her türlü otoritenin kaldırılmasıyla ulaşılacaktır 1 . Anarşizmin ve anarşistlerin ortak paydada buluşabildikleri tek şey siyasal iktidarın ve siyasal iktidarın tezahürlerinden biri olan devletin olmadığı...